Yazılı Basın

Ailecek bilime yolculuk< Geri


Yumurtanın kırılmayanı, balonun patlamayanı, kâğıdın ıslanmayanı, suyun dökülmeyeni, yazının görünmeyeni ya da balonun şiş kebabı olur mu demeyin. Çünkü bunların hepsi biz farkında olsak da olmasak da hayatımızın çok içinde. Yalnız onları fark edebilmemiz için biraz ipucu gerekiyor. Mesela, su kemerleri ile köprülerin icadına ‘kırılmayan yumurta’nın, araba ve tır lastiklerine ise patlamayan balonun vesile olduğunu söyleyebiliriz. Bu bilgilerin kökeni yüzyıllar öncesine dayansa da günümüzde bunları bize hatırlatacak vesilelere ihtiyaç var. Kimyager Ayşe Devrim Kuralay da (34) işte tam da bu noktada bize yardıma hazır. 

 

Onun serüveni ta yıllar öncesinden başlıyor. Baba mesleği sebebiyle Sivas, İnegöl gibi Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Çocukluğunun tabiatla iç içe geçmiş olması hayatında hep başka başka kapıları aralıyor. Daha çok küçük yaşlarda “Dünyanın sonu neresidir?” sorusuna cevap arıyor. Aştığı her dağdan sonra ‘tam ulaştım’ derken yeni bir tenesiyle karşılaşıyor. Velhasıl dünyanın sonunu bir türlü göremiyor. Kendince keşif gezileri yapıyor. Hatta bir gün yaprakları kapalı bir çiçeğin içinde ölü bir arı buluyor. “Buldum! Evet, arı yiyen bir çiçek buldum.” diyor. İcadından emin olabilmek için telaşla okul kütüphanesine gidiyor. Kaynakların sayfalarını karıştırdıkça bu bilginin oldukça bayatladığını öğrenerek hayal kırıklığı yaşıyor. Fakat, araştırma, yaşadığı dünyayı keşfetme aşkı, enerjisi hiçbir zaman tükenmiyor. Kainatı anlamak, asla bitmeyen sorularına cevap aramak için köy okulunun kısır kütüphanesine gidip kitapların içine gömülüyor devamlı. Hatta ansiklopedileri A’den Z’ye kadar tekrar tekrar okumaktan ezberliyor. Yatılı Üsküdar Kız Lisesi’ni kazanarak İstanbul’a geliyor. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’ne geçerek de hayalinden bir türlü çıkaramadığı laboratuvar ortamına kavuşuyor. 

 

‘Bilimin Eğlenceli Dünyası’ kitabıyla yayın hayatına giren Ayşe Hanım, çocukların deneyerek, eğlenerek, öğrenerek hayatı keşfetmelerine imkân sağlayacak deneyler sunuyor. Piyasada bu alanda 15 kadar çeviri eser bulunsa da onunki hem içerik hem de bir Türk yazara ait olması sebebiyle ilk.

 

“ÇOCUKLARIN MERAKI BESLENMİYOR”

 

Çilek Yayınları’ndan çıkan eserde 23 deney bulunuyor. Her çalışma çizimleriyle birlikte ayrıntılı anlatılıyor. Önce yapılacak deneyin içeriğiyle malzeme listesi veriliyor. Ardından da aşama aşama neler yapmamız gerektiği anlatılıyor. ‘Neler gördük?’ bölümü sonuç kısmını anlatırken son aşamada da çalışmanın gündelik hayatımızla bağlantısı kuruluyor. Böylece fen deneyini yapan çocuk hem yaşadığı dünyada cereyan eden olayların arka planını öğreniyor hem de hoşça vakit geçiriyor. Mevcut çalışmaları yapabilmek için envai çeşit araç gerece ihtiyaç duyulmuyor. Başlıca malzemeler arasında pet şişe, balon, kâğıt havlu, pipet, sirke, su ve tuz yer alıyor. Deneyler ne ortalığı dağıtıyor ne de kirletiyor. Birkaç deneyde ısı enerjisinden faydalanıldığı için “Dikkat! Bu deney bir büyüğün gözetiminde yapılmalı” deniyor. 

 

8 yaş ve üzerine hitap eden deney kitabının ortaya çıkış hikâyesi de aslında içeriği kadar enteresan. Üç çocuk annesi Ayşe Hanım ilk çalışmalarını bundan yedi yıl önce çocuklarıyla yapmaya başlar. Küçükken cevapsız kalan sorularını hatırlayarak aynı şeyleri yavrularının da yaşamasını istemez. Bilgilerini sadeleştirerek anlatabilmenin yolunu bulunca evleri bir laboratuvar atölyesine dönüşür. Hemen her gün başka bir çalışma yaparlar hep beraber. Deneylerin sayısı arttıkça çocuklarının zihinlerinin açıldığını gören Kuralay, doğru yolda ilerlediğine kanaat getirir. Tabii bu esnada çocuklarının yönelttiği ilginç sorular birçok yeni deneye de kapı aralar. Yazarın deney çalışmaları zamanla evin dışına taşmaya başlar. Anaokulları, çeşitli sivil toplum kuruluşları, okullar ve belediyelerde yapılan atölye çalışmalarının sonucunda Ayşe Hanım’ın elinde hayli doküman birikir. Daha büyük bir kitleye ulaşabilmek için de yaptıkları deneyleri bir kitapta toplamaya karar verir.

 

“Okullarda çocukların merakları beslenmiyor, bilimselliğe çok önem verilmiyor, zihinler köreliyor. Mesela Türkiye’deki üstün zekâlı çocuklar dünya ortalamasının yüzde 2’sini oluşturuyor. Bu büyük bir rakam. Ama bu çocuklar gerekli eğitim verilmediği için normalleşiyorlar.” diyen Ayşe Devrim’e göre; her şey devletten beklenmemeli. Aileler çocuklarını çeşitli aktivitelerle bilime yönlendirmeli, bilimi sevdirmeli. Deneyler ise çocukların bu alana ilgi duyması için en ideal yöntemlerden biri.

 

TÜBİTAK’ın 2006 yılında yaptığı bir araştırmada yüzlerce anaokulu ve lise öğrencisine “Bilim deyince aklınıza ne geliyor?” diye soruluyor. En çok verilen cevap; “Asık suratlı, ciddi, orta yaşlı bir erkek.” oluyor. Anaokulu çocukları da “Saçı başı dağınık, çılgın biri” diyor. Yalnız 5-6 yaşındaki çocukların yüzde 34’ünün aklına hiçbir şey gelmiyor.

 

DENEYLER ÇOCUKLARI SANAL DÜNYADAN ALIP GERÇEKLE BULUŞTURUYOR

 

Çin gibi gelişmekte olan bir ülkede bile hâlihazırda üç yüz bilim merkezi bulunurken, Türkiye’deki bilim merkezlerinin sayısı, biri İstanbul’da diğeri Ankara’da olmak üzere sadece iki. Konya’da da orta ölçekli bir merkezin inşaatına devam ediliyor. Ayşe Hanım çocukların merak yönünü besleyip onları bilime ısındıracak merkez sayısının acilen arttırılması gerektiğini düşünüyor: “Aileler müziğe, resme, spora yatkınlığı bulunan çocukları kurslara gönderiyor. Ama bilime meraklıların gideceği yerler yok. Yurtdışında bazı şirketler var. Ebeveynler doğum günlerine palyaço göndermek yerine deney yapan ağabeyler, ablalar gönderiyor. Çocukları deneylerle eğlendiriyorlar. Yani öğrenmeyle eğlenme iç içe. Ülkemizde bunlar yeni yeni başlıyor ama henüz çok rağbet yok.”

 

“Deney deyip geçmeyin. Bu vesileyle çocukların hayret duygusu, düşünce gücü, görüp anlama merakı, araştırıp inceleme ve hayal kurup tasarlama becerileri gelişiyor.” diyor Ayşe Hanım. Hatta anne ile çocuk arasındaki iletişimi de güçlendirdiğini kendi deneyimlerinden yola çıkarak söylüyor. Çünkü ebeveyn her zaman yapamadığı bir eylemi gerçekleştiriyor, çocuğunun dünyasına giriyor, onunla oyun oynamak gibi bir talepte bulunuyor. Üstelik televizyon ve bilgisayar başından bir türlü kaldırılamayan çocukların dikkatini sanal dünyadan alıp gerçeğe kaydırmaya yardımcı oluyor.

 

10 yaş ve üzerine hitap edecek fen deneyleri kitabı bir ay sonra piyasaya çıkacak Kuralay “Sadece deney yapmak, çocuklarımıza bilimi sevdirmek için yeterli değil.” diyerek ebeveynlere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Çocuklarımızı botanik bahçelerine, bilim merkezlerine götürebilir, popüler bilim setleri, bilim çocuk dergileri satın alabiliriz. Gözlem şenliği, bilim şenliği gibi aktiviteleri takip edip müze, robot üretim fabrikası gibi yerleri gezebiliriz.” 

 

 

 

Pedagog Adem Güneş: "EBEVEYNLER ÇOCUKLARLA OYUN OYNAMAYI BİLMİYOR"

 

Günümüz anne babalarının çocuk terbiyesindeki sorunu üç ana başlıkta toplanıyor. Bunlardan birincisi, eşlerin “Çocuk nedir ve bir çocuk dünyaya geldiğinde aile içinde nasıl değişikliklere sebep olur?” sorusunun cevabını bulmadan çocuk sahibi olmaları. İkincisi; anne babaların çocuk ile ‘empati’ kuramamaarı. Üçüncüsü ise; anne babaların çocuğun zihinsel ve ruhsal gelişim evrelerini iyi takip edememesi ve bu dönemini destekleyici faaliyetleri bilememesi.

 

Bu açıdan bakıldığında uzman bir kimyagerin yazdığı bilimsel deneyler kitabı oldukça önemli. Çünkü böylesi bir kitap, bir yandan çocuklara bilimsel deneyler yaptırırken, diğer yandan da anne baba ile çocuk arasındaki iletişimi artırır. İletişimin artması empatinin gelişimine neden olur. Çocuğun merak ve araştırma hissinin gelişmesini de destekler. Birçok ebeveyn çocukları ile nasıl oyun oynayacağını bilemediğinden dolayı bu tarz aktiviteler önemli bir açığı kapatır. Böylesi çalışmalar fen deneyleriyle sınırlı kalmamalı, aksine; biyoloji, fizik, botanik, tıp sahalarında da benzer kitaplar yazılmalı. Aynı zamanda hazır materyallerle de desteklenmeli. Artık oyun deyince oyuncak ya da sosyal aktivite deyince de ‘kızma birader’ türü şeyler akla gelmemeli.

 

Ancak burada çok önemli bir hususun altı mutlaka çizilmeli. Çocuklara yönelik bu tarz çalışmalar pedagojik temel veriler dikkate alınmadan kullanılacak olursa birtakım sıkıntılar da oluşturabilir. Örneğin; kitapta geçen deneylerin hangi yaş gruplarına hitap ettiği iyi tespit edilmeli, uzman görüşü alınmalı. 

 

 

23.02.2009

 

Tûba Kabacaoğlu

 

Web Tasarım